Abdullah Gül, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nı hiçe sayarak neden Rasmussen’in NATO Genel Sekreterliği’ne “evet” dediğini açıklamış!
Bu açıklamayı Türk basını yerine New York Times yazarı Roger Cohen’e yapan Gül şöyle diyor: “Obama’nın ilk Avrupa seyahatinde başarılı olmasını istedik. Başarısız olması birçok şeyi gölgeleyecekti. Bu nedenle Rasmussen’i kabul ettik”.
New York Times’tan öğrendiğimize göre Obama Gül’e, “Rasmussen İslam dünyasıyla çok yakın bir diyalog kuracak, aynı zamanda hareketlerinde çok dikkatli olacak” garantisi vermiş.
Hatırlayalım:
NATO Genel Sekreterliği seçimi öncesi Tayyip Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı sıfatıyla kırmızı bir çizgi çekmiş ve Rasmussen’in adaylığını veto edeceklerini açıklamıştı. Abdullah Gül ise Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sıfatıyla, bu kırmızı çizgiyi yok saymış, deyim yerindeyse Erdoğan’ı dünyanın gözü önünde hiçe sayarak, Rasmussen’e evet demişti.
Türkiye bir yandan Başbakanı ve Cumhurbaşkanı’nın ikili yönetim sergilemesiyle dünyaya kötü bir görüntü vermiş, bir yandan da “at pazarlığı”yla yine gündem konusu olmuştu.
Pazarlığa göre; Rasmussen “evet” karşılığında İslam dünyasından özür dileyecek, kendisine bir Türk yardımcısı seçecek ve NATO’nun Afganistan Özel Temsilcisi de Türk olacaktı!
Ancak eski Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen, özür dilemek şöyle dursun, İslam dünyasını ayağa kaldıran karikatürleri ifade özgürlüğü bağlamında değerlendirdi. Medeniyetler İttifakı 2. Forumu kapsamında İstanbul’da konuşan Rasmussen, attığı bu golle yetinmedi. Rasmussen, kendisine Türk yardımcı yerine de, Danimarka’nın eski Ankara Büyükelçisi’ni seçti!
Öte yandan pazarlığın üçüncü konusu olan “NATO’nun Afganistan Özel Temsilcisi”nin Türk olması da alınan bir taviz değil! Operasyonel asker göndermeye direnen Türk Devleti’nin iradesini kırmak için daha önce Hikmet Çetin zaten NATO’nun Afganistan Özel Temsilcisi seçilmişti. Yani Rasmussen’e “evet”in karşılığında önerilen 3. teklif bir kazanım değil, tam tersine Türk Devleti’ni “Yeni NATO” siyasetine mahkum etmenin aracıdır.
Dönelim Gül’ün Rasmussen’e neden “evet” dediğiyle ilgili açıklamasına:
“Obama’nın ilk Avrupa seyahatinde başarılı olmasını istedik. Başarısız olması birçok şeyi gölgeleyecekti. Bu nedenle Rasmussen’i kabul ettik”
Bu mudur Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politika ölçütü?
ABD Devlet Başkanı’nın başarısına göre mi tayin ediyoruz dış politikamızı?
60 yıllık Küçük Amerika sürecinin geldiği boyut, Obama’nın başarılı olması için politika belirlemeye kadar düşmüş müdür?
Abdulah Gül 2004’te Powell ile imzaladığı “2 sayfalık 9 maddelik” gizli anlaşmasını Cumhurbaşkanı sıfatıyla –daha büyük yetkiyle- sürdürmektedir.
Gül’ün Irak’ın kuzeyine “Kürdistan” demesi, Erivan’a maç izlemeye gitmesiyle başlattığı Ermenistan’la “ABD’nin normalleşme planı”nı uygulaması aynı anlaşmanın maddelerindendir.
Türk devleti büyük güvenlik problemleriyle karşı karşıyadır!
4 Mayıs 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder