Translate

21 Kasım, 2007

ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜ KUTLUYORUZ

Almanya Türk Veli Dernekleri Federasyonu
Föderation Türkischer Elternvereine in Deutschland

FÖTED olarak Öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Gününü Candan Kutluyoruz.

Öğrencinin eğitim ve öğretim sürecindeki başarısını etkileyen en önemli faktörlerden birincisi, okul ve öğretmenlerin durumu, ikincisi ülkede uygulanan eğitim ve öğretim sistemi, üçüncüsü de öğrencilerin, veli ve ailelerinin durumudur.

24 Kasım Türkiye’de ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde Türkler arasında öğretmenler günü olarak kutlanıyor. Bu vesile ile Avrupa’daki ve özellikle Almanya’daki öğretmenlerimizin durumlarına dikati çekmek istiyoruz.

2000/2001 ders yılı sayılarına göre Almanya’daki, Alman ve diğer ulusal kökenlerden öğretmenlerin % 41’i, 50 yaşının üstünde bulunyordu. Şimdi bu oran % 50 civarındadır. Birinci kuşak Türk öğretmenlerinde ise bu oran daha yüksek olup, çoğu ya malülen erken emekli olmuş ya da emekliliğe yaklaşmışlardır. Öğretmenliğin oldukça yıpratıcı bir meslek olduğu göz önünde bulundurulursa, motivasyonlarının bu yaşlarda iyice azaldığı düşünülebilir. Yakın bir tarihte emekliliğini bekleyen bu kesimdeki öğretmenlerin değişen toplumsal ve kültürel çeşitliliğe göre kendilerini geliştirmeleri ve az da olsa da sunulan meslek içi eğitim kurslarına katılımları beklenemez.

Gerek Türkiye’de gerekse Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde çalışan öğretmenlerimizin büyük bir çoğunluğuna hakettikleri değer ne yazık ki verilmiyor. Örneğin Almanya’da eyalet hükümetleri tarafından atanan Türk öğretmenlerinin büyük çoğunluğu ve Türkiye’den Milli Eğitim Bakanlığı tarafından gönderilen öğretmenler okullarda çok zor koşullarda çalışmak zorunda kalıyorlar. Çokkültürlü toplumun yasal olarak Almanya`da kabul edilmemesi ve uygulamaya sokulmaması, hem kültürel ve etnik azınlıkların Alman toplumundan dışlanmalarının, hem de öğrenci, öğretmen ve velilerin okullarda dışlanmalarının temel nedenlerinden bririni oluşturuyor. Çünkü şu anda Almanya’da yürürlükte olan yasalar ve kurallar, fiilen var olan çokkültürlü federal toplumun ve özellikle kültürel azınlıkların gereksinmelerine yanıt vermiyor. Sürekli değişen nüfus yapısının ve gelişen toplumsal ve kültürel koşulların gerisinde kalıyor. Genelde Türk öğretmenleri, bir yandan öğretmenlik görevini yerine getirirken, diğer yandan da sorunları her geçen gün daha da artan Türk öğrencilerinin ve velilerinin ve hatta okul müdürü ve Alman meslektaşlarının baş vurdukları rehper öğretmen, sosyal pedagog ve hatta zaman zaman tercüman olarak çalışmak zorunda kalıyorlar. Sorunlar yumağı içerisinde boğuluyorlar. Alman öğretmenlerden daha fazla çalışmalarına karşın, diplomaları eşit sayılmadığı için daha az aylık alıyorlar.

Bunlara karşın kültürü, dili eşit sayılmadığı ve tanınmadığı için dışlanıyorlar. Başlangıçta berlirli bir motivasyonla işe başlamalarına karşın, kendileri için çizilen oynama alanı içerisinde sıkışıp kalıyorlar. Mensubu bulunduğu azınlığa karşı yapılan ayrımcı uygulamalar ve birlikte çalıştığı Alman meslekdaşlarının genel tutumları (istisnalar olabilir) nedeniyle umutsuzluğa düşüyorlar. Bir yandan mensubu bulunduğu azınlığın her geçen gün daha da artan sorunlarını çözme yolunda fazla bir şey yapamamak, diğer yandan her geçen gün göçmen ve kültürel azınlıklar açısından daha da ağırlaşan çevre koşulları onları edilgen (pasif) bir duruma itiyor.

Eyalet hükümetleri tarafından atanan öğretmenler için sözkonusu olan bu durum, Türkiye’den gönderilen Türk dili ve kültürü öğremenleri açısında daha da ağırdır. Çünkü Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından gönderilen öğretmenler genelde Alman Müfredat Programı dışında ve öğlenden sonra ders vermek zorunda kaldıkları için tamamen eğitim sürecinin dışına itiliyorlar. Okul müdürü ve öğretmenlerle ilişki kuramıyorlar. Verdikleri ders öğrencinin karnesine işlenmediği için öğrenciler ve velileri tarafından ciddiye alınmıyorlar. Hatta Rastatt gibi bazı küçük kentlerde, ırkçı belediye başkanı Türkiye’den gönderilen Türk öğretmenlerine öğleden sonra bile okullarda ders verme olanağı ortadan kaldırıyor.

İster eyalet eğitim bakanlıkları ve yerel yönetimler tarafından görevlendirlmiş olsunlar, isterse Milli Eğitim Bakanlığı’nın Türkiye’den dört yıl için görevlendirdiği öğretmenler olsun, kural olarak kültürü ve dili eşit sayılmadığı ve tanınmadığı için, kendilerini çalıştığı kurumda dışlanmış ve ayrımcılığa uğramış olarak algılıyorlar.

İşte bu zor koşullarda öğretmenlerimizin çok büyük bir bölümü özveri ile çalışarak çocuklarımızın daha iyi bir eğitim almalarına katkıda bulunuyorlar. Öğretmen derneklerinde örgütlenerek ATÖF çatısı altında çocuk ve gençlerimizin eğitim ve öğretim sorunlarının çözümü için onyıllardır özverili calışmalar yapmaya devam ediyorlar.

FÖTED olarak hangi kesimden olursa olsun öğretmenlerimizin 24 Kasım öğretmenler gününü candan kutluyoruz.. İçinde çalıştıkları zor koşullara karşın, öğretmenlerimizin umutsuzluğa düşmeyeceklerine inanıyor, mücadelelerini sayın Mete Atay Genel Başkanlığındaki ATÖF çatısı altında daha da geliştirerek sürdürmelerini diliyoruz.

Dr. Ertekin Özcan

Genel Başkan