Translate

16 Aralık, 2011

Yaşayan Tarih Orhan Karaveli: “Kurtuluş Savaşı’nı verdiğimiz için özür mü dileyeceğiz?” - Beyhan YILDIRIM



Usta gazeteci, yazar Orhan Karaveli, Haziran 2011 tarihinde yayımlanan anı / belgesel niteliğindeki “Berlin’in Yalnız Kadınları“ kitabını tanıtmak amacıyla Berlin’de iki ayrı konferans verdi.

Berlin’in ilk Türk gazetecisi (1955-1958), Devrim’den sonra Küba’ya giden ilk Türk gazeteci (1959), Türkiye Cumhuriyet’nin kurucusu, Türk Devrimi’nin Lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün 10. yıl Nutku’na tanıklık eden (1933), Atatürk’le görüşen, dünya edebiyatının doruklarından Nâzım Hikmet’in hayatta kalan son dostlarından Orhan Karaveli, akıcı, esprili ve düşündürücü üslubuyla Berlin’de iki gün boyunca unutulmaz söyleşi ve sunumlar gerçekleştirdi.

Söyleşilerin ilki Atatürkçü Düşünce Derneği Berlin ve Tiyatrom tarafından düzenlendi. Ünlü edebiyatçı Adnan Binyazar’ın sunuculuğunda gerçekleşen Tiyatrom’daki buluşmada Orhan Karaveli, Berlin'deki okuyucularına Türkiye’deki güncel siyasi gelişmelerin yanı sıra Almanya’daki anılarını da aktardı.

Galatasaray Lisesi’nden sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Londra Politeknik Okulu’nda öğrenim gören Orhan Karaveli, üç yıl yaşadığı Berlin’de Alman edebiyatının derinlik ve zenginliklerini öğrenme imkanı bulduğunu belirterek, Stefan Zweig’ın “yıldızın doğması“ metaforunun yaşamının dönüm noktalarını en iyi betimleyen sözler olduğunu dile getirdi.

Türk basınına 50 yılı aşkın süre hizmetleri nedeniyle 2004’te Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü’ne değer görülen, Basın Şeref Kartı sahibi Orhan Karaveli: “Devrimin Ankarası’nda dünyaya gelmek, Büyük Atatürk’le tanışmak, İkinci Dünya Savaşı sonrası Berlin’de gazetecilik yapmak, Küba’ya giden ilk Türk gazeteci olmak, Ernst Reuter, Bertold Brecht, Nâzım Hikmet’le tanışmak, dostluk kurmak, hayatımın unutulmazları. Bu anları yaşamak, bu şahsiyetler ve doruklarla tanışmak, benim hayatımda yıldızın doğduğu anlardı” dedi.

1930 Ankara doğumlu Karaveli’nin Babası, Atatürk’ü Ankara’da karşılayan seymenlerden, Kurtuluş Savaşı’nda Mustafa Kemal Atatürk ve Recep Peker arasındaki iletişimi sağlayan kalpaklı Kuvvacı Mahmut Karaveli (1901-1979). İstiklâl Marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy 1921 yılında Orhan Karaveli’nin dedesi Tevfik Çiftdoğan’ın (1878-1968) evinde konaklamış, Büyük Şair, ulusal marşın dizelerini ilk defa Orhan Kareveli’nin Annesi Raife Karaveli’ye (1905-1997) okumuştur.

Söyleşilerde Orhan Karaveli şunları söyledi: “Mustafa Kemal Atatürk’e hepimiz çok şey borçluyuz. Nerede olursak olalım, her zaman bu bilinçle yaşamalı. Ben her zaman bu düşünceyle hareket ettim. Sizler Almanya’da yaşıyorsunuz. Almanya, kültürü, edebiyatı çok zengin bir ülke. Bunları öğrenmek çok önemli. Ama hiçbir zaman, hiçbir yerde yurtseverliğinizden ödün vermeyin. Yurtsever olunmadan asla başarılı olunmaz“ dedi.

Karaveli: “Bir Doğu Perinçek, bir Mehmet Perinçek neden hapiste?”

Tiyatrom’daki söyleşide güncel siyasi konulara da değinen Karaveli, Tayyip Erdoğan'nın 1937/38 Dersim İsyanı ile ilgili açıklamalarını, AKP hükümetinin Suriye politikasını, Silivri ve Hasdal’da yüzlerce yurtsever aydının haksız yere hapislerde tutulmasını, Cumhuriyet Halk Partisi yönetimini de Dersim konusundaki tutumu nedeniyle eleştirerek, “Bu gidişle İngilizler’den, Yunanlılar’dan, İtalyanlar’dan, Fransızlar’dan, Ermeniler’den, Amerikalılar’dan da Kurtuluş Savaşını kazandığımız için de özür dileyeceğiz. Bir Doğu Perinçek, bir Mehmet Perinçek neden hapiste? Bu insanlar Türkiye’nin yetiştirdigi en önemli araştırmacılardan. Mehmet Perinçek, Rus Arşivlerini, Ermeni meselesini en iyi bilen uzmanlardan. Ona en çok ihtiyacımız olduğu bir dönemde hapsedildi“ diyerek tepksini dile getirdi.

Karaveli: “Sizler Berlin'de, bizler Türkiye'de gurbetteyiz!”

Basındaki erozyona da değinen Karaveli: “Aydınlık, Sözcü, Cumhuriyet Gazetesi ve Ulusal Kanal dışında doğru-düzgün yayın yapan kalmadı. Türkiye artık bildiğimiz Türkiye değil. Sizler Berlin’de, bizler Türkiye’de gurbetteyiz. Türkiye’yi tanıyamıyorum artık! Fakat şartlar ne olursa olsun, Türkiye’miz, bu maceralı günleri önünde sonunda aşacaktır. Unutulmasın ki, her şeye rağmen AKP’ye oy vermeyen yüzde ellilik bir kesim var. Sabırlı olmak, mücadele etmek gerekir” dedi.

Berlin’deki söyleşilerinin ikincisini Türkevi’nde gerçekleştiren Orhan Karaveli’ye şair-yazar Gültekin Emre eşlik ederken, gecede Orhan Karaveli’nin eserleri ve özgeçmişi ayrıntılı olarak ele alındı.

Orhan Karaveli’nin kaleme aldığı kitaplar şunlar: Kişiler ve Köşeler (1982), Bir Ankara Ailesi’nin Öyküsü (1999), 46-99 Şiirler (1999), Görgü Tanığı (2001), Tanıdığım Nâzım Hikmet (2002), Sakallı Celal (2004), Tevfik Fikret ve Halûk Gerçeği (2007), Ziya Gökalp’i Doğru Tanımak (2008), Ali Kemal, “belki de bir günah keçisi”(2009), Berlin’in Yalnız Kadınları (2011).

© Aydınlık Gazetesi

Berlin, 15.12.2011

01 Aralık, 2011

Birine olduğundan fazla değer verirseniz, yapacağı ilk iş, size üstünlük taslamak olacaktır. Çünkü O, üstünlüğün kendinden ilerde olana üstünlük taslamaktan geçtiğini sanır!!! - gha

Yıllara yenilip yenilmediğinizi anlamak için aynaya değil; Yaptıklarınıza, yapmakta olduklarınıza, ve yapmayı tasarladırlarınıza bakın. - gha

Bağışlamak bir erdemdir... Ama onu sık kullanırsanız, erdemsizlerle yoldaş olursunuz. - gha

Güneydoğu-Dersim-Yavuz Sultan Selim ...


Gönül Hürriyet AYDIN


Hala YSS'in başımıza açtığı belalarla uğraşmaktayız:

Tarihte; eşine az raslanır en büyük Türk katliamı'nı YSS yapmıştır... (Bir çok kaynak bir gecede 40 binin üstünde Alevi Türk'ü öldürttüğünü yazmaktadır.)

„Bu kıyım, 1512 yılında I. Selim'in cülüsunda Müftu Hamza tarafından, Kızılbaşlara karşı yayınlanan bir fetvayla yasallaştırılmış oluyordu. … „
Irene Melikoff Hacı Bektaş – Efsaneden Gerçeğe


Yine bu küpeli Sultan, Türkler'den boşalan yerlere, Türkleri katlederken kendisine yardım eden kendi gibi Ortadoks Sunni Kürt aşiretlerini yerleştirmiştir. Daha sonra Kanuni buraların tapularını bu aşiretlerin reislerine verecektir...
Yani Güneydoğu Türklerin yerleşim bölgesiyken, YSS sayesinde demografik yapısı bozulmuş, kürtleşmiştir.

Bugün, Türk olduğu halde, kendini Kürt sanan; diğer ırkçılarla birlikte; gerçekleri dillendirdiği için eski Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlunu „ırkçı“ ilan eden, „Alevi Kürdüm“ diyenlerin neredeyse tamamı, YSS'nin vahşetinden korunmak için Sunni kürtlerin arasına karışarak, gizlenen, zamanla asimile olan; ama hala ibadetlerini Türkçe yapan, Horasan üzerinden anadoluya gelen Türklerdir.

Bu nedenle Dersim dahil, birçok yere 1512'den bakmak gerekir!

Bu bağlamda, eğer bir özür gerekiyorsa, Osmanlıcı Tayyip'in; özüre buralardan, Osmanlı'nın kırma, küpeli Sultan'ından başlaması; Alevi-Sünni, tüm Türkler'den özür dilemesi gerekir.

Sıkar ama...

Geçtiğimiz günlerde, meclis kürsüsünden; öyleyse gelin arşivleri açalım, diyen Halaçoğlu'na gösterilen tepkinin nedeni buralarda yatıyor işte...

Kasım 2011