Translate

03 Haziran, 2007

H A Y I R

26. 6. 94. Türkiyeliler Merkezi'nin düzenle­diği Nazım Hikmet Haftası'nın son günü. Neukölln Kültür Evi’nin toplantı salon­larından biri: sıcak, karanlık ve hüzünlü. O yabancı/Alman müzik grubu da olmasa; güm­bür gümbür bir coşkuyla ozanın dizelerini çığırmasa, hüzünle gölgelenmiş yüzlerle aynlacaktık oradan herhalde!
Hüzün insanidir elbet, ama insanı insan yapan niteliklerden sadece biridir. Böyley­ken biz, hüznü kuşanmadan amaca varamayız gibi bir anlayışın kısır dön­güsüne takılıp-çakılıp kalmışız sanki. Bir başka deyişle, duygu sömürüsüne öylesine açık ki yüreklerimiz. Oysa coşkudur amaca giden yolun en güzel, en iyi koşucusu. " ... Nazım yalnız öldü .. Tann kimseyi o hale düşürmesin … bu gün siz de yalnızsınız. Nazım da yalnız, siz de yalnızsınız" * Hayır.Hüzünlenmeyin. Yalnızlık açmazına düşmeyin. Nazım hiç yalnız değildi. Hep memleketi­nin, ezilen halklann mutluluğu için uğraştı. Yalnızlığa -ya da­- ona sahip çıkılıp çıkılmadığını düşünmeye zaman yoktu. Sorunu çoktu Nazım'ın, evet. Türkiye, kaç on küsür yıl önce, yine böyle, kızılca kıyamete gebe bir cennet. Tam-takır hazi­ne dolmasa cehennem doğacak. Halk elinde, kolunda ne var ne yok veriyor. Bir kez daha yurdunu kurtaracak, Kurtuluş Savaşı Destanı'nı yazdıran halk. Memleket çıkışlı her haber gibi , bu haber de kanat açtı, tez elden geldi yerini; Nazım 'ın yüreğini buldu. Nazım durur mu. Alyansını gönderdi he­men! Kabul etmedi Sam Amca'nın bekçileri. Yutamayacaklan kadar büyüktü o alyans. Sürgündeki Türkiye’ydi. Hayır. Nazım yalnız ölmedi. Zamanı ol­madı yalnızlığa. Aklı-fikri karşı kıyıdaki memlekette, memleketeki Memet'de-Me­metlerdeydi. Onlar uyurken, Nazım onlan bekledi. Gönüllü. Yakınmadan yılmadan. Şiirler yazarak. Ardından nöbeti devralacak şiirler… „Tanrı“ herkesi onun gibi yapsa da keşke, dünya kurtulsa. Ne o ve ne de biz yalnız değiliz!... Türk dili yaşadıkça yaşayacağın biliyordu. Bunu, açık açık söyleyecek kadar iyi bi­liyordu hem de. Yazıları yüzkırkbirinci dilde de basılıyor artık. Artık Türkiyesinde Türkçesinde yasak değiL. Ama iki şeyi aklının ucundan bile geçirmemiştir. Nazım'ı paylaşım savaşını ve günün birinde, birinin çıkıp -amacı ne olursa olsun- "Tann kimseyi o hale düşürmesin" diyebileceğini. Kendini yalnız ve sahipsiz duyan biri olsaydı" Türküler söyledikçe Türk diliyle / Seni seviyorum gülüm , dendikçe Türk diliyle / Türk diliyle gülünüp / Türk diliyle ağıtlar yakıldıkça ... /ben anılacağım / anılacak Türk diliyle size sövüşüm" der miydi? Böyle coşkulu, böyle güven dolu kesin­leyebilir miydi bu günlerini. Dahası yaşamı " ... bir ağaç gibi tek ve hür bir orman gibi kardeşçesine ... " diye tanımlayan biri için yalnızdı-yalnız öldü... vb şeyler demek, onu iyi anlamamaktan başka ne olabilir?
Gönül Hürriyet Aydın** * Yalçın Küçük
** Bu yazı 1994 Temmuz ayında - o zamanki Küçükçülerin tepkisiyle - ilk ve son kez yayınlanan DİRİM adlı dergiden alınmıştır.

Hiç yorum yok: