Translate

09 Şubat, 2005

İNSANIN ORTAK DİLİ: SANAT
Müslüman-Hıristiyan altbaşlığıyla ne denmek istendiğine ışık tutabileceğimiz 'paralel toplum' ya da paralel toplumlar kendiliklerinden değil, bu tür söylemlerin – Huntingston örneğinde olduğu gibi- sürekli yinelenmesi, yani ayrılıklara gönderme yapılarak onların ön plana çıkarılıp, hedef yapılması yönlü eğilimlerin sonucunda oluşurlar.
Özellikle bu yönlü söylemlerin sık sık yinelendiği bu günlerde, insanların ayrıştıkları noktalar kadar, örtüştükleri noktalarının da olduğunu gösterme çabasına girmek; hem yaşanılan bugün ve hem de çocuklarımızın yaşayacağı yarınlar için en iyi ve en doğru seçim olmaktan başka yaşamsal bir önem taşımaktadır. Kısacası: Yaşanılır bugünlerin, ve daha güvenli yarınların yolu, çözümsüzlük çağrıştıran "Paralel toplum" vb. gibi söylemleri kaldırıp bir köşeye atmaktan, ve bu söylemleri çürütecek birşeyler yapmaktan/yaratmaktan geçiyor.
Bütün değerlerin/dinlerin kökeninde doğa karşısındaki savunmasız insan, onun gereksinimlerine çözüm arayışı, umudu ve özlemi vardır. Böyleyken, değerlerin ortak/örtüşen noktaları olmadığını ileri sürmek, "Onlar"la "Biz"im " hiçbir ortak yanımız olmadığını, dinsel/ekinsel farklılıkların, eninde sonunda bir savaşı kaçınılmaz kılacağı ... vb. karanlık kuramlar üretmek, ürettirmek ne denli akılcı ve yansızdır?...
"Biz"le "Onlar"ın hiçbir ortak yanı yok ise, bir müzik parçasının bütün dünyada aynı anda “en çok dinlenen” olmasını nasıl açıklamalı? (Böyle sıradan bir örnek vermek durumunda kaldığım için beni bağışlayınız!...) Ya da Edvard Munch’un “Çığlık” adlı tablosunun hemen hemen herkeste aynı duygulara yol açmasını- açacağını; “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür / ve bir orman gibi kardeşçesine / bu hasret bizim” dizelerinin; “Genç Walter’in Acıları”nın; dil, din yöre ve gelenekleri aşarak; yurdu, dili, dini ayrı olan insanlar tarafından içselleştirilmesine ne demeli... Demek ki, nerede ve hangi dile, dine, ülkeye ait olurlarsa olsun, bütün insanların ortak/örtüşen noktaları var. Ve Sanat, bu ortak yanların ön plana çıkması için adeta bir katalizatör işlevi görüyor: insanı yalınlaştırarak, önyargılardan arıtarak ortak paydada buluşturuyor Yani, sanatın “ayrı” değer yargılarını, önyargıları aşma ve insanı ortak bir noktada buluşturma gibi büyüsel bir gücü var. Öyle ise bu büyülü aracın; insanlığın ortak paydalarını ön plana çıkarma gibi bir işlevi olan sanatın, -özellikle günümüzde- daha sık kullanılmasına daha çok olanak, olanak, olanak sağlamak gerekiyor. Ancak bu şekilde “yabancı!” / “onlar!” korku unsuru olarak algılanmaktan çıkıp; yabancısı olduğumuz şeyleri duymamızı, görmemizi, bilmemizi sağlayan; çok boyutlu, çok anlamlı, çok renkli ve çok sesli bir dünyada yaşadığımızı anımsatan/kavratan; bizi varsıllaştıran insan(lar)a dönüşür. Hepimizin istediği bu değil mi? Ve bu doğrultuda birşeyler yapılması gerektiğine hepimiz katılmıyor muyuz?... İşte bu istem ve gereklilik sonucu oluşan Literatürk, her türlü yazınsal, sanatsal ve ekinsel ürüne yer vererek, onları sizlerle paylaşmanın yanı sıra, sizlerin ürünlerini, görüş ve değerlendirmelerinizi de görülür/duyulur kılmayı amaçlamaktadır. Kuşkusuz eksiklerimiz olacaktır. Bu eksiklerin en aza indirgenmesinin, ancak içten yaklaşımlarla gerçekleşebileceğini hepimiz biliyoruz. 9. 2. 05 Gönül Hürriyet Aydın